Türk halkının en büyük özelliği ne derseniz, ELEŞTİRMEK derim. Herkes eleştiriyor. Ama ne araştırıyor, ne de okuyor. Sosyal Medya'dan gördükleriyle dümdüz eleştiriyor.
DEVLET MASKE KONUSUNDA ÇUVALLADI! AMA...
Türk halkının en büyük özelliği ne derseniz, ELEŞTİRMEK derim. Herkes eleştiriyor. Evde eşler birbirini, çocuklar anne babalarını, komşular birbirini, yapılan yemeğin tuzunu, 10 yıldır kullandığı arabanın vites geçişlerini, muhalefet iktidarı, iktidar muhalefeti. Yani lafın kısası her Türk, her şeyi eleştiriyor.
Adam kahvede oturmuş, 1,5 Liraya bir çay söylemiş, yaşamı boyunca ülkeye bir katkısı olmamış ama Cumhurbaşkanı neden 60 ülkeye maske gönderdi, bana göndermedi diyor.
18 yıldır bir dahaki seçimde bu Cumhurbaşkanı kesin gider diyor.
Peki kim gelsin, kim yönetsin Türkiye'yi diyorsun cevap yok. Sen yönetmek ister misin, Cumhurbaşkanı 24 saatin 20 saati çalışıp, sadece 4 saat uyuyor, ailesiyle yılda ya 2 kez ya da 3 kez kahvaltı masasına oturabiliyor, o da bayramlarda. Sen bunları yapabilir misin diyorsun. Yok Be Yaaaa diyor.
Yanlışa yanlış demek lazım, ancak yapılan doğrulara da doğru deyip takdir etmekte gerekmez mi?
DEVLET MASKE KONUSUNDA YANLIŞ YAPTI;
Evet gerçekten maske konusunu ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Vatandaş en büyük eleştiriyi maske üzerinden yapıyor. Haklılar da! Sen maske satışını yasaklayacaksın. Ben devlet olarak bedava dağıtacağım diyeceksin. Dağıtamayacaksın. Eczaneler satmasın diyeceksin, eczanelerin ellerindeki maskeleri satmamalarını yasaklayacaksın, sonrasında o eczanelere hiçbir katkıda bulunmadan maske dağıttıracaksın. Bunların hepsi ayrı bir makale konusu. Ama bir gerçek var ki, devlet maske konusunda çuvalladı.
Şimdi yersiz eleştiriler ile ilgili size iki örnek vermek istiyorum. Birincisi İsveç'ten getirtilen Emrullah GÜLÜŞKEN olayı,
EMRULLAH GÜLÜŞKEN ÖLMEDEN KİMSE İNANMAYACAK;
İsveç’te COVID-19 teşhisi konulan ancak virüs akciğere inmediği için hastaneye yatırılmayan Emrullah Gülüşken, kızı Leyla’nın sosyal medya üzerinden yardım talep etmesi üzerine Sağlık Bakanlığı’na ait ambulans uçakla Türkiye’ye getirildi.
Aynı zamanda kalp hastası olan Emrullah Gülüşken ile iki çocuğu geldi. İkisinde de COVID-19 tespit edildi.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye’ye getirilen hastaların Türk doktorların müdahalesiyle kontrol altında olduğunu söyleyerek, Emrullah Gülüşken’in solunum sıkıntısı olmadığını açıkladı.
Tüm bunlar hepimizin gözü önünde oldu.
BU İŞİN İÇİNDEKİ BİR OLAY, BEŞ YALAN
Ortada bir hasta, bir olay var ama bakın kaç yalanı sığdırdılar:
Gerçek: Emrullah Gülüşken Batman Gercüşlü ve Bakan Koca ile bırakın akrabalığı, tanışıklığı yok.
Gerçek: Önünde fotoğraf çektirdiği cip kendisine ait değil, ayrıca milyoner de değil.
Gerçek: O fotoğraf 2014 yılında kalp hastalığı için yattığı hastanenin kardiyoloji servisinde çekilmiş.
Gerçek: Aile hakkında açılmış bir dava yok.
Gerçek: Herhangi bir soruşturma olmadığı, Leyla ifadeye çağrılmadığı gibi “Babam Türkiye’ye gitmek istedi” sözü yalanın da yalanı.
Gerçeklere rağmen tüm bunları yazanlar ve yayanlar siyasetçiler ve gazeteciler, terörist FETÖ mensupları ve PKK’nın sosyal medyadaki destekçileri.
Tabii bir de gözleri, kulakları, beyinleri hakikate kapalı olan, kendisini “muhalif” diye konumlandıran kesim var. Emrullah Gülüşken ölmeden hasta olduğuna inanmayacaklar neredeyse. (Nedim Şener'den alıntıdır)
Yersiz eleştirilerle ilgili ikinci konu ise;
GEBZE - İZMİR OTOYOLU VATANDAŞA ATILMIŞ KAZIK MI?
Orhangazi Köprüsü ve Gebze - İzmir arasındaki otoyol, Yap-İşlet-Devret ihalesi ile yapıldı. Yapılan ihale, Maliyet ve işletilmesi hakkında şimdi biraz matematik yapacağız. Sonrasında KAZIK MI, KÂRLI MIYIZ kendiniz karar verirsiniz.
Köprü ve Otoyol 10,5 Milyar Dolara mal oldu.
Yapan firmaya 15 Yıllığına işletme hakkı verildi.
Her yıl 750 Milyon Dolar'a kadar zarar için devlet garantisi verildi.
Yani 15 yıl süresince köprü ve otoyollar hiç kullanılmazsa 750 Milyon Dolar x 15 Yıl = 11 Milyar 250 Milyon Dolar Devlet ödemek zorunda kalacak.
Bu işi yapan firma 10,5 Milyar Dolara mal etmiş. Devlette yapsa en iyi ihtimalle bu kadar paraya yapacaktı.
Yani devlet 15 yıl vadeyle 10,5 Milyar Dolar'a 750 Milyon Dolar faiz ödeyerek bu otoyolu yaptırmış olacak. 15 yılda 10,5 Milyar Dolara en iyi ihtimalle 15 Milyar Dolar faiz ödenmesi gerekirdi.
Tabi bu en kötü senaryo. Yani köprü ve otoyollar hiç kullanılmazsa!
Köprü ve otoyollardan her geçişte devlet KDV alıyor. İstanbul - İzmir arası 3,5 saate indi. Yakıttan, hava kirliliğinden, zamandan tasarruf var. Ayrıca 15 yıl sonra bu otoyol bedelsiz olarak devletin olacak.
Bakış açımızı değiştirirsek ve biraz da bilgiye ulaşmayı denersek çok daha başarılı eleştirmenler oluruz.
Sağlıcakla kalınız.