ULAN GÜNGÖR ARSLAN, NE HALLERE DÜŞTÜN BE!
Yaklaşık 3 yıl önceydi. Sabah saat 07:30’da telefonum çaldı. Arayan, kurucusu olduğum TV 41’den Ahmet bey’di.
Sanırım heyecandan, tuvalete gittim. O arada tekrar telefonum çaldı. Arayan bu defa o zamanki Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Halit Yılmaz’dı.
Telefonu kapattık kapatmasına ama, ne kadar da çiğ yemedim ki karnım ağrısın desem de, içime de bir kurt düştü. Telefondan internet sitelerine baktım. Gerçekten de direk beni tarif ederek, Çete Lideri Hakan Elyıldırım gözaltına alındı diyor haberde.
Kendimi hemen evden dışarı attım. Kardeşim Volkan’ı aradım. Haberlere bakmasını söyledim. O da şok oldu.
Outlet Center’ın otoparkına gittik. Orada haberi biraz daha inceleyip ne yapacağımızı düşünmeye başladık. Haberin çıkış noktasının Bizim Kocaeli Gazetesi olduğunu tespit ettik.
Avukat Hüseyin Acurman abimi aradım. Durumu anlattım. Bana Güngör Arslan’ı aramadan önce haberin görsel olarak çıktısını almamı söyledi.
Dediğini yaptım. Sonrasında o zamanlar gerçekten sevdiğim, saydığım Güngör Arslan’ı aradım.
15 dakika sonra tekrar aradım.
Haber yayından kalktığı sırada 11.000 kişi okumuştu. O andan itibaren Güngör Arslan ne telefonlarıma çıktı, ne de mesajlarıma cevap verdi.
Şu an yayında olan www.kozkocaeli.com gazetesinin sahibi olan Gökhan Karabulut’u aradım. Sen mi yaptın bu haberi dedim. Yok abi benim ilgim yok dedi.
Daha fazla araştırıp uzatmaya gerek görmedim ve dava açtım. Etik Gazetecilik ve Selvi Arı yargılandı. Suçlu bulundular. Tazminat ödemeye mahkûm edildiler. Güngör Arslan’a ise hiçbir şey olmadı.
Dün telefonum ardı ardına çalmaya başladı. İstanbul'dan, İzmit'ten, Gebze'den arayan arayana!
Güngör Arslan'ın Serhan Gürkan'dan fena dayak yediğini söylüyordu herkes.
Fotoğraflar gelene kadar inanamamıştım. Fotoğraflarda Güngör efendi yerlerde sürünüyor. Ne yaparsa yapsın ayağa kalkamıyor gibiydi.
Fotoğraf varsa video da vardır dedim. Video araştırmasına giriştim. O arada sevgili dostum Engin Şahin'in yeni gazetesi EN KOCAELİ'de videoyu yayınladığını gördüm.
Gerçekten de Güngör Arslan fena dayak yiyordu. Serhan Gürkan, hiç nefes almadan, dur durak dinlemeden tekme tokat girişmişti Güngör efendiye.
Bugün o kıytırık internet sitesinde Güngör efendi bir köşe yazısı yazmış. Yine üfürmüş. Yazıyı okuduğunuzda, diyorsunuz ki, Serhan Gürkan'la, Güngör Arslan birbirine girmiş, ikisi de birbirine hasar vermiş. Güngör efendinin o yazısını noktasına virgülüne dokunmadan yayınlıyorum.
Bugün izin verirseniz biraz tevazu göstermeden kendimi anlatmak istiyorum.
Benim bu kentte sevenim de varsa sevmeyenimde.
Bazen kendi kendime soruyorum ‘ Acaba sevenim mi çok, sevmeyenim mi çok’ diye. Herhalde sevmeyenim çoktur. E yapacak bir şey yok.
İnsanın sevenleri olduğu gibi sevmeyenleri de olur. Birde buna gazeteciliği eklerseniz bu tablo ortaya çıkar. Bunlar küçük ayrıntı. Asıl büyük ayrıntı ve fotoğraf ise bu kentteki Güngör Arslan gerçeği ve realitesidir. Maalesef birileri kabul etse de etmese de gerçek bu.
Adım atmam olaydır, selam vermem olaydır. Çünkü bu kentte yıllardır iktidarında, para babalarının da, mafyamatiklerinde, kenti soyanlarında boyun eğdiremediği, susturamadığı ve korkutamadığı tek kişi benim. Bir değil onlarca cephede savaşıyorum.
Bazen tek tek geliyorlar bazen hep birlikte geliyorlar. Artık tek tek gelemiyorlar. Topluca saldırıyorlar. Hani derler ya tankla, topla, tüfekle diye aynısını bana yapıyorlar. Denemedikleri hiçbir şey kalmadı. Akıllara gelebilecek her türlü silahla saldırdılar. Tetikçilerini bile devreye soktular.
En yakın çalışma arkadaşlarımın bile kafasını bulandırdılar. Sonuç..! Sonuç ortada. Hala tek başıma savaşıyorum bütün bunlarla. Arkamda cemaat yok, iktidar yok, siyasi parti yok, para babaları ya da mafya yok. Tek başımayım ve savaşıyorum bu kentte.
Onlar ben ayakta kaldıkça çıldırıyorlar. Ne yapacaklarını bilmiyorlar. Şimdi söyleyin bana objektif olarak bu kentte bu kadar çok cephede savaşıp hala ayakta kalan bir başka kişi var mı? Ben yok diyorum ve bu konuda iddialıyım. Ve ben savaşmaya devam edeceğim. Hepsi tankıyla, topuyla, silahıyla, tetikçileri ile, paralarıyla gelsinler.
Tek başıma onlara yeterim ben hiç merak etmeyin. Silemezler beni. Ama birilerinin çekmek istediği çukura da inmeyeceğim.
Çünkü onların istediği belli. Beni en iyi bildiğim şey olan kavgaya çekmek ve öyle işimi bitirmek istiyorlar. Bu oyuna en azından şimdilik gelmeyeceğim.
Güngör efendi böyle anlatmış olayı. Tabi fotoğraf ve video görüntülerinin ortaya çıkabileceğini hiç hesap etmemiş.
Şantajcı, yalan haber uzmanı, Fetö'cü Güngör Arslan'ın yediği dayağı görünce içten içe hoşuma gitse de, bir yandan da acıdım.
Düştükçe düşüyor, acınacak hale geliyor Güngör efendi. Ama hala kuyruğu dik tutmaya çalışıyor. Mabadında Kılları beyaza dönmüş, hala neyin peşindesin be karakter yoksunu müfteri!
Ar yoksunu olunca bir insan ne söylesen boş.
Neyse ben size EN KOCAELİ'de yayınlanan Engin Şahin'in köşe yazısı ve Güngör Arslan'ın eşek sudan gelene kadar yediği dayağın videosunu da aşağıdaki linkte yayınlıyorum.
Tıklayın okuyun ve izleyin lütfen.
http://www.enkocaeli.com/2017/04/26/6140/