ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ NEDİR, NE DEĞİLDİR

28 Eylül 2016 Saat: 18:05
İrfan Kurt

Anayasa Değişikliği Nedir, Ne Değildir? 1

         Gündem Anayasa değişikliği. Ve bu yoğun gündemde günlük hayatta, medyada ve nerede ise toplumun her kesiminde birçok bilgi dolaşmaktadır. Vatandaşın anayasa değişikliği ile ilgili olarak kafası karıştırılmaya çalışılmakta ve nerede ise bulanık suda balık avlamaya çalışma misali, bu karışıklık ile vatandaşın oyuna etki edilmeye çalışılmaktadır.

         Peki, Anayasa değişikliği neyi getiriyor, vatandaş 16 Nisan 2017’de neye EVET neye HAYIR diyecek?

Bu yazımda Anayasa değişikliğinin maddeleri üzerinden meselenin ne olduğunu anlatmaya çalışacağım.

         Anayasa değişikliğinin 1. Maddesi “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 9 uncu maddesine “bağımsız” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve tarafsız” ibaresi” eklenmesini içermektedir.(Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.)  Bu “tarafsızlık” ilkesi yargı bağımsızlığının yanı sıra millet adına karar veren mahkemelerin hiçbir kişi veya kurumdan emir ve talimat almaması yönünden önemli bir hükümdür. Nitekim geçmişteki özellikle 28 Şubat sürecindeki “irtica brifingleri” dikkate alındığında “tarafsız” yargının önemi çok daha iyi anlaşılacaktır.

Anayasa değişikliğinin 2. Maddesi ile milletvekili sayısı 600’e çıkarılmaktadır. Bu hükümde milletvekili sayısının artırılmış olmasının nüfus ile alakası olduğu dikkate alındığında milleti temsil kabiliyeti yönünden değerlendirilmesi gerektiği ortadadır. Ülkemiz genç ve dinamik bir nüfusa sahiptir. Bu sebeple milletin tüm katmanlarını temsil edecek şekilde milletvekili sayısının belirlenmesi doğru olan bir düzenleme olduğu kanaatindeyim.

Anayasa değişikliğinin 3. Maddesinde, milletvekili seçilme yaşı 25’den 18’e düşürülmektedir. Esasında bu maddeye karşı çıkmak yukarıdaki ikinci madde ile birlikte değerlendirildiğinde, dinamik ve genç nüfusa sahip Türkiye Cumhuriyeti’nin hem temsil kabiliyeti hem de genç nüfusa verilen önemi ve değeri göstermesi bakımından manidardır. Ülkenin geleceğini inşa etmede gençlere söz hakkı tanımak demokrasinin en doğal görevi olsa gerektir.

16 Nisan 2017 tarihinde halkoylamasına sunulacak anayasa değişikliğinin 4. MaddesiTürkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanının seçim dönemi” hükümlerini düzenlemekte ve temel olarak TBMM seçimleri ile Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin aynı günde yapılmasını içermektedir. Burada milletin önüne iki sandık konulacak ve seçimlerde ayrı ayrı olmak üzere Cumhurbaşkanlığı ve TBMM’ye seçilecek milletvekilleri için oy kullanılacaktır. Yine her iki seçimin 5 yılda bir yapılacağı düzenlenmekte ve böylece ülkemizde sık sık seçimlere başvurma geleneği sona erecek ve istikrarlı bir seçim dönemleri ile hükümet programlarında 5’er yıllık süreye göre çalışmalar yapılabilecektir.

6771 sayılı Anayasa Değişikliğinin ilişkin kanunun 5. Maddesi TBMM’nin görevlerini düzenlemektedir. Buna göre Anayasanın 87. Maddesinde değişikliğe gidilmektedir. Esasında bu maddede yapılan değişiklik ile sadece “Bakanlar Kurulunu ve bakanları denetlemek; Bakanlar Kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek” şeklinde olan kısım hükümden çıkarılmıştır.

Bu hüküm anayasa değişikliğinin ilerideki maddelerinde yerini alan “hükümet sistemi” değişikliğinin bir gereği olarak zorunlu bir değişikliktir. Zira 16 Nisan’da EVET oyları ile Anayasa değişikliği kabul gördüğünde artık Türkiye Cumhuriyeti’nde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olacak ve parlamenter sistemin gereği olan Bakanlar Kurulu olmayacaktır. Bunun gereği olarak TBMM görevleri arasında yer alan yukarıdaki hükmün madde metninden çıkarılması Anayasa yapılması tekniği açısından zorunludur.

Anayasa değişikliğine ilişkin kanunun 6. Maddesi ile 1982 Anayasası’nın 98. Maddesinde değişiklik yapılmıştır.

Anayasanın 98. Maddesi TBMM’nin Bilgi Edinme ve Denetim Yollarını düzenlemektedir. Bu maddede yer alan en önemli değişiklik GENSORU önergesi verilmesi artık mümkün olmayacaktır. Bu gün en çok tartışılan hususlardan biri de budur. Ancak üzerinde gerekli inceleme yapıldığında bu hususun da öyle üzerinde fırtınalar koparılacak bir durum olmadığı ortadadır. Şöyle ki;

a)Meclis denetim yollarından olan GENSORU, Parlamenter Sistemlerde var olan denetim yollarından biridir. Gensoru yolu ile denetimi yapılacak olan kurum, meclis içinden çıkan hükümet veya bakanlardır.

b)Ancak, 16 Nisan’da Anayasa değişikliği kabul gördüğü takdirde artık Türkiye Cumhuriyeti’nde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olacağından, yani artık -Anayasa değişikliğinin diğer maddelerinde açıklanacağı üzere- meclis içinden çıkan bir hükümet olmayacağı ve bizzat hükümeti milletin en az %50+1 oy ile milletin seçeceği dikkate alındığında böyle bir denetim mekanizmasına gerek olmadığı; bunun da Anayasa yapılması tekniği açısından bir zorunluluk olduğu aşikârdır.

Buna karşılık diğer denetim yolları olan “Meclis araştırması, genel görüşme, Meclis soruşturması ve yazılı soru” hükümler güçlendirilmiş ve özelikle yazılı soru önergesinin 15 içinde cevaplandırılması zorunluluğu getirilerek güçlü bir denetim mekanizması sağlanmıştır.

Yine Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar hakkında Anayasada yazılı usuller dâhilinde Meclis soruşturması yapılması kabul edilmiş olup, bu hükümle de denetimin etkin ve verimli olarak gerçekleşmesi sağlanmıştır.

         Anayasa değişikliğine ilişkin kanunun 7. Maddesi ile 1982 Anayasası’nın 101. Maddesinde değişiklik yapılmıştır. Bu madde Cumhurbaşkanlığı adaylığı ve seçimi ile ilgili hükümleri içermektedir.

Buna göre Cumhurbaşkanı; “kırk yaşını doldurmuş, yükseköğrenim yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasından, doğrudan halk tarafından 5 yıllığına seçilecek ve bir kişi en fazla iki dönem Cumhurbaşkanı seçilebilecektir.” Bu hüküm ile aslında bir kişinin -sürekli millet çoğunluğu tarafından kabul edilse bile- iktidarda kalmasının önü kapatılmakta, yeni liderlerin ortaya çıkmasının önü açılmaktadır.

 

         Yine aynı maddede Cumhurbaşkanlığı’na aday göstermeye ilişkin hükümler düzenlenmektedir. Bu hüküm ise gerçekten temsil kabiliyeti yönünden önemlidir.

Zira getirilen bu hüküm ile Cumhurbaşkanlığına,

  • Siyasi parti grupları,
  • En son yapılan genel seçimlerde toplam geçerli oyların tek başına veya birlikte en az yüzde beşini almış olan siyasi partiler
  • En az yüzbin seçmen adaygösterebilecektir. Özellikleen az yüzbin seçmenin bir kişiyi aday gösterecek olması biraz ütopik gelse de milli iradenin tecellisi yönünden millete verilmiş bu hakkın önemli bir husus olduğunun altını çizmek gerekir.

         Değiştirilen hüküm ile karşılaştırıldığında ise şu sonuç ortaya çıkmaktadır. Eski hükümde Cumhurbaşkanlığına aday gösterilmesi TBMM üyeleri arasından olmakta idi. Yine TBMM dışından aday gösterebilmek en az yirmi milletvekilinin yazılı imzası ile olabilmekte veen son yapılan milletvekili genel seçimlerinde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde onu geçen siyasi partiler ortak aday gösterebilmekte idi.

Burada hem seçmene aday gösterme yetkisinin tanınması hem en son seçimde oy alan siyasi partilerin birlikte veya ayrı ayrı aday gösterebilmek için aranan oy oranının %10’dan % 5’e düşürülmesi Cumhurbaşkanlığı’na adaylığın toplumun geniş kesimine yayılması ve temsil kabiliyetinin artırılması yönünden önemli olduğu açıktır.

         Kıymetli okurlarım,

         Anayasa değişikliğinin ilk yedi maddesi ile ilgili yukarıda yapılan açıklamalar hiçbir siyasi yaklaşımda bulunmaksızın yapılmıştır. İlk yedi madde içeriği itibari ile bu hükümleri getirmekte ve milletin tercihine sunulmaktadır. Burada yapılacak tercihte doğru bilgilendirme yapmak ve millete bu doğru bilgilendirmenin neticesinde bir tercih yapma imkânı vermek gerektiğini düşünüyorum. Bu sebeple siyasi görüşümü mümkün olduğu kadar yazı içeriğinde yansıtmamaya özen gösterdim.

         İnşallah Anayasa değişikliğinin devamını bir sonraki yazımda ele almaya çalışacağım.

         Şimdilik kalın sağlıcakla…

YORUMLAR

Lütfen Resimdeki kodu yazınız

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları